05 Ocak 2019

Eğitimde çözümün en temel iki boyutu

Eğitimde, ihtiyaç olan bütün alanları içine alacak, “efradını câmi, ağyârını mâni” çözümlere, uygulamaya dönük adımlara ihtiyaç var.

Öğrencilere -ortaokul- sordum:

- Değerli gençler! Dünyadan kötülüklerin hâkimiyetinin kalkıp, dünyanın iyilikler ve güzelliklerle dolmasını ister misiniz?

Hep birlikte cevap:

- İsteriz öğretmenim!

- Peki, bu problem nasıl çözülür?

Genel bir tespitim var. Problemler penceresinden baktığımız zaman üç türlü insan vardır. 1. Problem olan insan, 2. Problemler içinde boğulan insan, 3. Problem çözen insan.

Bir problem şimdiye kadar çözülemediyse bundan sonra da çözülemeyecek anlamına gelmez, değil mi?

Cevap:

- Evet öğretmenim...

- Öyleyse şimdi geçin problem çözen insan konumuna ve bu problemi çözün. Benim de bir çözüm teklifim var. Belki benim teklifimi veya ona yakınını bulursunuz, belki de daha güzelini.

Evet, dünyadan kötülüklerin hâkimiyetini kaldırıp, dünyayı iyilikler ve güzelliklerle nasıl doldurabilirsiniz? Bunun için ne yapmak, sizin ne yapmanız lâzım? Çözüm teklifiniz ne? Haydi bakalım, şimdi biraz düşünün.

Bu soruyla birlikte öğrenciler daha çözüm için düşünürken “gelişme” başlıyor:

  1. Hazırcılığı seven, düşünmekten kaçışlarla dolu bir dünyada düşünüyorlar.
  2. Hem de çözüm bulmak veya çözüm üretmek için düşünüyorlar.
  3. Dünyadan kötülüklerin hâkimiyetinin nasıl kaldırılabileceğini, dünyanın iyilikler ve güzelliklerle nasıl doldurulabileceğini, kimlerin ve kendilerinin de bu konuda neler yapabileceğini düşünüyorlar.
  4. Çözüm teklifi getirmek, bunu medenî cesaretle ifade etmek üzere düşünüyorlar.
  5. Hayatın bütününü kapsayan bu çözüm arayışlarının amacı ise; para, makam-mevkî, şan-şöhret, yani hiçbir şahsî çıkar değil; bütün insanlığın ihtiyacı olan, “insana yakışan iyilikler ve güzellikler”...

Daha sorunun arkasından gelen bu ilk adımda “insanlık” geliyor!..

Öğrencilerden çözüm teklifi olarak çeşitli cevaplar geldi. Söz bana geldiğinde ise şunu söyledim:

- Bence bu problemi çocuklar çözecekler.

Şaşkınlık içinde soran gözlerle baktılar, “Biz mi?” der gibi. Devam ettim:

- Meselenin iki boyutu var:

  1. Dünyaya pırıl pırıl gönderilen çocukların bozulmadan, hatta daha iyi olacak şekilde çiçek gibi yetiştirilmeleri!..

Bu, çözümün olmazsa olmaz ilk adımı, fakat maalesef tek başına yetmiyor. Çünkü nezâket iddiasında da olsalar, kaba ruhlu zâlim insanlar çiçekleri hoyratça ezmeye, parçalamaya kalkışıyorlar.

  1. Öyleyse o çiçekler aynı zamanda ezilemeyecek kadar güçlü olmalı; şiirde dile geldiği gibi:

Erişilmez bir gül de,

Dağı ezer, yerinde.

O çiçek gibi çocuklar, kötülerden daha iyi yetiş-tiril-meli; ihtiyaç olan her alanda mukayese edilemez şekilde daha güçlü olmalı. Bir saatte yapılan işi, daha sağlam ve güzel olarak, çok daha kısa zamanda yapabilmeli. Fonksiyonel-üstün özelliklerle dünyayı şaşkına çevirmeli.

Tek kanatla kuş uçamaz. Çift kanatlı olmalı.

Bu iki boyut bir araya geldiğinde ülkemizin ve insanlığın ihtiyacı olan harika nesiller yetişir!..

Tespit ve teklifler doğru ama bu söz burada bitmez, bitemez...

Gönülden selam, sevgi ve saygılarımla!..

Ahmet Maraşlı